27.05.2008
Güneşin prensesi....
Işıl vardı küçükken...
Dolambaçlı hayatların en girdaplı olanı yazılmıştı kaderine...
Annesizdi işte,en büyük karanlık bu değil miydi insan ömründe?
Kadın,kocasıyla anlaşamamış,ufacık prensesi bırakıp gitmişti....
Minik,
titrek bir kalp kalmıştı geride...
Babaannesinin cahilliği ve disiplinli yapısı yüzünden, huzur ve mutluluk kavramlarından uzakta büyümüştü Işıl...
Ama onun,anne şefkatini tattığı tek kişi vardı...
Benim annem...
Küçük yüreğindeki büyük ıstırabı,büyük özlemi görebiliyordu annem.Eliyle başını okşadığında,Işıl sımsıkı sarılıyordu o anda...
İkisi de ağlıyordu her sarılmada,
her kucaklaşmada...
Anneme gönülden bağlanmıştı Işıl..Bir defasında,tek değerli eşyası olan - belki de annesinden hatıraydı - altın yüzüğü , çok sevdiği Fatma teyzesine hediye etmişti.
Çok güzeldi Işıl...
16 yaşına kadar,evlenmek için istemeye gelmeyen kalmamıştı.Şehrin en güzel kızı,en olgun ve en farklı olanıydı.
Yüz güzelliği bir yana, gözlerine bakınca tek şey görebiliyordu insan...
Savaşmak...
16 yaşında ne mi oldu?
Babaanne,cahil bir adamla evlendirdi onu.
Önündeki tüm hayallerini yıktı kızın...
"Bir gün,hayatımı yazacağım,filme çeksinler diye" derdi hep...
Bir de,hemşire olacaktı,en büyük hayali buydu.Yalnız,öksüz,yetim ve çaresiz hastaların dostu,canı ciğeri olacaktı.
Olmadı,olamadı işte...
16 yıl süren korkunç evlilik sonrası,bir kış gününde,2 dünya güzeli kızını aldı,terketti evi...
Kızlarını girdaba sürükleyemezdi,savaşçı ruhuyla,tek odalı evde kalma pahasına bile olsa aldı yavrularını,başladı yeniden savaşmaya...
Hiç bitmemiş savaşına...
Ahh Işıl,
canım Işıl....
26.05.2008
Reklamdaki hüzün...
Özlem, gidip görememendir; ama
gidip görmek istemen
Özledigin, gidip görmek istedigin-
ama gidip göremedigin
Özlem, gidip görmek istemen-
ama, gidememen, görememen;
gene de, istemen
Oruç Aruoba
Reklam kuşağı başladığında,dondum kaldım ekranda...
Bu leylekleri görünce bir sevindim,bir sevindim...
Reklamı niye çok sevdiğimi kim bilecek bakalım...
25.05.2008
Flickr'daki, spaceball yasağından kurtulun...
Bloglarıma eklediğim resimleri Flickr'dan bulmayı seviyorum...
Sade ve anlaşılır tasarımı ile çoğu kullanıcının vazgeçilmez sitesi oldu.Uzun zaman önce beğendiğim resimleri/fotoğrafları, korumalı olmasından dolayı kaydedemiyordum.Sağ tuşa bastığımda çıkan spaceball.gif uyarısı sadece 1x1 boyutunda kaydediyordu.Tabii bu boyut favicon yapmaya bile yetmeyeceğinden,nasıl çözebilirim diye araştırdım.Çözümü bulanlar,ayrıntıları ile paylaşmışlar bloglarında.
Herşeyden önce şunu belirtmeliyim ki,amacım fotoğraf veya resmin kaynağını göstermeden kullanmak değil.Alıntı yaptığımız her türlü bilgi,resim,fotoğrafa muhakkak kaynak gösterilmelidir.Alıntı üzerine yazı yazılamıyor ise, resme, site sahibinin bağlantı linki verilmelidir.
Eğer firefox kullanıcısı iseniz, AdblockPlus eklentisi ile korumadan kolayca kurtulabilirsiniz.Internet Explorer kullanıyorsanız işiniz biraz daha zor.Ben firefox ile sorunu çözmüştüm ama ie kullandığımda takılıp kalıyordum.
Eklentilerle uğraşmadan,kolay bir yol önereceğim sizlere.Bunu zaten biliyorduk diyebilirsiniz ama benim gibi sonradan keşfedenler için bilgi işe yarayacaktır.
- Resme geldiğimizde spaceball.gif hatası veriyorsa, klavyemizdeki print screen tuşuna basıyoruz.
- İster paintnet,ister photoscape,ister photoshop kullanın,hiç farketmez.Geri kalanı kolaylıkla halledebilirsiniz.Ben sürekli Photoscape kullandığım için bu porgram ile anlatacağım.
- cntrl+v ile sayfayı photoscape'e yapıştırıyoruz.
- Almak istediğimiz kısmı seçerek kırpıyoruz.
- Kaynak sahibinin adını/kullanıcı adını yazıyoruz.
- Save deyip dosyayı kaydediyoruz.
24.05.2008
Etsy'in çalışkan arıları...
Anılarımı anlatırken kendime en yakın modeli blythe'lar sayesinde buluyorum.Birden yazımın akışını değiştiriyorlar sanki ve yazı, onların sayfama kattıkları güzelliğe göre şekilleniyor...
"Şu anki fiyatları nasıl,nerede kaça satılıyor" diye araştırırken,Etsy'de birkaç fiyat gözüme ilişti."Aaa ne kadar ucuzlamış" dedim kendi kendime , sonra bir baktım ki fiyat bebeğin elbise fiyatıymış.İlk baktığım örnekteki çalışkan arı , 230 satış yapmış.
Tüm ürünleri şahane,çok güzel ama avuç kadar kıyafet bu kadar pahalı olur mu?
Yetenekli Türk arkadaşlarımız da blythları giydirip para kazanıyorlar mı acaba? Dikiş konusunda yetenekli olanları Etsy'de dükkan açmaya davet ediyorum...Yabancı dilim yok açamam diye düşünmeyin,sizlere her an yardımcı olmaya hazır blog camiası var...
21.05.2008
Benim mi, değil mi?
Tefal, Delfina'yı sahiplenmiş ve çoktaan su ısıtıcısına vermiş adımı...
Delfina'yı su ısıtıcısına layık görür mü koca firma yaaa...
Delfina,mavi benekli kelebek demekti,hadi bakalım silin ismimi ordan :))
20.05.2008
Ofis hayatının artıları/eksileri...
Vapura binişimizle minik kalplerimize büyük neşeler dolardı...Erkek kardeşim ve ben o an dünyanın en mutlu çocukları olurduk.
Vapurla nereye mi giderdik,önce İsviçre sonra Avusturya'ya...İsviçre sokaklarında dolaşmak çok güzeldi çünkü dünyanın en temiz ülkelerinden biriydi.
"Sokağa sakız atarsanız polis gelir ceza yazar" demişti babam.
Hakikaten de caddeler,süpermarketler,parklar tertemizdi...
Almanya'dayken, oturduğumuz şehirde yaptığımız bu geziler,şimdilerde herşeyi daha iyi anlamamı sağlıyor...
Mutlu çocuklardık bizler.
Bir insanın başına gelebilecek en güzel şey,babası ve annesi tarafından ilgilenilmesi,şefkat,merhamet ve sevginin doruklarında kanatlanabilmesidir...
Babamı düşünüyorum şimdi....
O zamanlar,benim şu anki yaşımdaydı..Çok çalışıyordu,çok yoruluyordu...Ama biz 4 kardeş babamızın ve annemizin ilgisizliğini yaşamadık...
O anları,o mutlu fotoğrafları,o unutulmaz güzellikleri hep kendileri ayarladılar.Kendi hayatlarını,sadece ve sadece çocukları üzerine kuran anne babalar;ne mutlu sizlere...
Bu anlattıklarım,sadece o döneme mi özgüydü?
İnsan çocuklarına yeterince zaman ayırabilmesi için işsiz-güçsüz,boş gezen biri mi olmalı?
Zaman yetmiyormuş,hiçbir şeye yetişilmiyormuş...
Hadi Delfinacım,kendini kandırma daha fazla...Yaşadın ve gördün,istedikten sonra zamanı kendin yaratabilirsin yeter ki tembelliğinden vazgeç...
On gün boyunca oğlumla çok güzel vakit geçirdik,çok şey paylaştık...Bugün pozitif enerji,maximum moral ile döndüm ofis hayatına...
Bu zamanda en çok da kendimizi mutlu edebilmek için çocuklarımızla ilgilenmeli,başlarını okşamalı ve onları dinlemeliyiz...
Hayat onlarla güzel...
14.05.2008
Yazmıyorum, çünküüü.....
Yoğun geçen son 2 ayın ardından izne ayrıldım.
Evde bile zamanın bu kadar çabuk geçebileceğine inanmazdım ama zamana yetişmek her yerde imkansızmış bunu gördüm...
Beynimde; yazı ve fotoğraf ilhamlarının estiği rüzgarı attım bir kenara.
Oğluma nasıl süprizler yapabilirim,onu nasıl şaşırtabilirim rüzgarları estiriyorum...İnanın böylesi daha mutlu ediyor...
Okula yemeğini götürmem,akşamüstü kapıyı çaldığında onu karşılamam,bisiklet binerken elimde kurabiyeler,pastalar ile yanına gitmem,arkadaşlarına dağıtmam,birlikte daha çok şey konuşmak her ikimizi de çok mutlu ediyor..
O nedenle,mutluluk henüz üzerimdeyken
ve ocakta köftelerimiz pişerken ben izninizle ayrılıyorum...
Sizlere iyi bloglamalar,iyi flickrlar,iyi facebook gezintileri diliyorum :)
Ben gerçek hayata kaçıyorum.. :)
10.05.2008
Anneler Günü
Anneciğimmm,
Ananneciğimmm,
Teyzelerim,halalarımm,
özgül halam,
nurten teyzemmm,
elvancımm,
safiyeciğimm,
serapcığımm,
esraacııım,
Denizciiim,
Biyocuuum,
Pinocuuum,
dilekciiim,
melekciiim,
özlemciim,
öznurcumm,
çidocummm,
ebru hanımcııım,
sibelciiim,
Hülyacııım,
ninocuumm,
burçincimmm,
ilter ablacııım,
sabriyeciim,
sabhat teyzeciim,
kuzenlerim;ayşe,ferdaa,feraycııımmm,
mesude yengeciiim,şükran yengeciim,
habibe ablacımm,
kıymetciiim,
dorryciiim,
lavantinciiim,
anne kazcıım,
asortikcimm,
burcucuuum...
Anneler gününüz kutlu olsun...
Ayrıca;aklıma gelen gelmeyen tüm ama tümmm annelerin anneler günü de kutlu olsun.
Çocuklarını her şart altında seven-kollayan-bakan-büyüten tüm annelere selam olsun...
Günün en sevdiğim yazısını okumak için ; Armudunöndegidenigil
8.05.2008
Geç kalmış bir hizmet; Görüntülü telefon ( Videofon )
Bundan 20 yıl önce , yakın gelecekte ev telefonlarının görüntülü olacağı,her iki tarafın da birbirini görerek konuşabileceği haberi duyulmaya başladığında, özellikle işitme engelliler çok sevinmişlerdi.Ben de tatlı hayallere dalmış ve o "yakın geleceğin" bir an önce gelmesini diler olmuştum..
Çünkü telefon görüşmelerinde,sesi ne kadar duyarsam duyayım,söylenileni anlamadığım için çok zorlanıyordum.Benim durumumu ve benim durumumdakileri anlayabilmeniz için hep kullandığım bir örneği vereyim; Karşınızdaki insan Fransızca konuşuyor fakat siz fransızca bilmiyorsunuz.Konuşma sesini duyuyorsunuz değil mi? Sesi duyuyorsunuz ama karşınızdaki ne anlatıyor anlamıyorsunuz..İşte ne söylendiğini anlamamak , bizim kaybımızın özeti... ( Sensörinöral işitme kaybı )
Cem Yılmaz'ı bu reklamlar sayesinde daha da zengin ettiler.Başarılı oyunculuğu ile herkes peşinden koştursa da Telekom'un kandırmaca hizmetine hizmet etmesi beni fena bunaltıyor...
Telekom , görüntülü telefonları ücretsiz dağıtacakmış.Ama bunun için bazı şartları varmış;
- Ev/iş telefonu ve geniş bant interneti (ADSL, Metro Ethernet v.b) bulunan tüm Türk Telekom müşterileri bu hizmetten faydalanabilecektir.
- Bu hizmetten faydalanabilmek için, internet hızınız en az 1024/256 KBit/s olmalıdır.
- Görüşme yapacak iki tarafta da Videofon cihazının bulunması gerekmektedir.
- Aramalar mevcut ev ve iş numaraları kullanılarak yapılacaktır.
- Tüm vergiler dahil ayda 29 YTL'ye 3 bin kontör yani 50 saat görüntülü konuşma imkanı sağlanacaktır.
Her iki tarafın adsl hattı var ise bilgisayarları da vardır.Bizler zaten msn ile 7-8 yıldır sevdiklerimizle ücretsiz konuşmuyor muyuz?
Bu büyük bir kandırmaca değildir de nedir ?
6.05.2008
Yaşasıııınnnn :)))
Lütfen figürlerimi gördüğünüzde, pastamı; delfinanın annesi evinin önünde ortancaları sularken diye hayal edin...
Nazar ettim iştee :'(
Benim nazarım ne çabuk geçiyor yaa, mesailer bitti herşey güzel olacak demiştim ya dün, nazar ettim işte...
Moral sıfır....
Merak mı ettiniz...
İşte sebebi....
5.05.2008
Hayat ne güzel yaa....
yaşadıkça ,
yaşamın hep daha derinine inebilirsen(buna dayanabilirsen),
onun nasıl lav kaynakları gibi kavurucu,
aynı zamanda,
soğuk dağ pınarları gibi dondurucu olduğunu göreceksin-- ki,
yaşamın,
işte,bu iki uç arasında gidip gelecek :
kavurucu ve dondurucu...
yaşamda,
kavrulacaksın ve sonra donacaksın
ve yine, ...
( oruc aruoba )
Günaydın,günaydın herkese....
Nihayet blog camiasına,gerçek hayata ve dostluklara karışabileceğim.Dün gece 11'de biten mesaiden sonra dehşet yoğunluğu geride bırakmanın sevinciyle hepinize stressiz sakin dolu günler diliyorum.
Yazacak,anlatacak çok şey var...
En kısa zamanda görüşmek üzere...