
- Resmin sahibi bilinmiyor.
Perkins Görme Engelliler okulundan yeni mezun olan, 20 yaşındaki genç öğretmen A. Sullivan, okulundaki öğrencilerinin Helen’e götürmesi için yaptıkları oyuncak bebekle başladı işine.Helen Keller'in hikayesi sadece engelli bireylere değil, günümüzün tüm duygudan yoksun insanlarına ibret verecek nitelikte.Fiziksel engelli olmak; yaşamaya,hayata bağlı olmaya,mutluluklardan,neşeden yoksun kalmaya engel değil. Olaylara duyarsız olanlar,vicdanları hiç olmayan anne-babalar, acımasız evlatlar duygudan yoksun engellilerdir bana göre...
Elleri ile Helen’in ellerine “bebek” sözcüğünü heceledi. O’nun nesneler ve harfler arasında bir bağlantı kurmasını sağlamak istiyordu. Helen harfleri doğru olarak yapmasını çok hızlı öğrendi ama bunu yaparken henüz bir sözcüğü hecelediğini ya da böyle bir sözcük olduğunu bilmiyordu.
Bir gün Helen ve öğretmeni bahçedeki tulumbanın yanına gittiler. Öğretmen tulumbadan suyu çekerken Helen’ in elini akan suyun altına tuttu. Soğuk su Helen’in bir eline akarken, öğretmen diğer eline “s-u” sözcüğünü önce yavaş, sonra hızlıca heceledi. İşte o anda Helen’in kalbi yerinden fırlarcasına çarpmaya başladı. Öğretmenin vermeye çalıştığı mesajı almıştı..
Hayatta en sevdiğin şeylerden biri ne diye sorarsanız...
Yaşlılar derim...
Ben yaşlıları çok severim...Yüreğimdeki olumsuzlukları,karamsarlıkları,huzursuzlukları söker alır onlar...Gözlerine bakmayı severim onların...Gözleriyle dokunurlar yüreğime...
Ben yaşlıların en çok yüzlerini severim..Hani kırış kırış ya yüzleri, o çizgilerle neler anlatır bakışları...Hele ki avucunuza alın onların yüzünü,eliniz bile pozitif enerjiyle dolar hemen...
Ben yaşlıların yorulmasına,üzülmesine kıyamam...Ahh kıyamam...
Bu sabah karşıya kaldırıma geçmeye çalışan yaşlı bir amcanın elindeki çöp poşetlerini kaptım bir çırpıda.Ben atarım amcacım,siz geçmeyin sakın dedim...Attım 2 poşet çöpünü,karşı kaldırımdan gülümsedim ona, o neydi öyle , ağlıyor muydu yoksa? Ahh kıyamam amcam sana, sen yorulma,ben hep kollarım seni...
Ben, bu hayatı , yaşlıların güzelleştirdiğine inananlardanım...Anne-babasını huzur evlerine atan evlatlar olmasa, yaşlılarımız hiç acı çekmese,üzülmese keşke...
Sıvazla omzumu teyzecim,nenecim,annecim...
Ben sizleri çok seviyorum.....
Beyaz çorapların özenle saklandığı günlerdi...
Taa 1985 yılıydı....
Sıraya dizildiklerinde en sonda Delfina vardı.Ortaokula geçip ön sırada olmanın hayalini kuruyordu şimdiden.Uzun boyu nedeniyle en arkada olmak pek canını sıkıyordu...
Ulviye öğretmen 23 Nisan'da 4.sınıflara koro görevi verdi.En güzel çocuk şarkıları sınıfça söylenecekti.Herkeste bir heyecan bir koşturmaca ki, öğrenciler eksik kalan şarkıları ezberlemeye çalışıyorlardı.
Tesadüf bu ya,öğrencinin biri şarkılardan birini tahtaya yazmıştı.Ohh Delfina ne çok mutlu oldu,şarkının birini buldu diye.Hemen defterinden bir sayfa kopartıp yazdı...Ezberledi...
İşte o gün, en arkada olmak ilk kez işine yaramıştı.35 kişilik koroda söyleyemediği şarkılar için kimse farkedememişti.Uydurduğu kelimelerle o günü atlatmış ve derin bir nefes almıştı.
Koroya katılmış olmak;üzerindeki çekimserliği,içe kapanıklılığı silip atmıştı.O günden sonra her etkinlikte yer almış,bilmediklerini öğrenmekten ve sormaktan hiç çekinmemişti.
Almanya'dan kesin dönüş yapan annesi-babası da yanındaydı, o mutlu ve cesur olmaz da kim olurdu....
Nanenin kokusu bir eğitim çavuşuna benzer; beyninize “Kalk ve işine konsantre ol!” emrini verir. Araştırmalara göre bu kokunun olduğu yerlerde çalışanlar, sıkıcı ama yapılması şart olan işlere daha fazla yoğunlaşabilmektedirler. Zihinsel olarak tembelleştiğinizi hissettiğinizde naneli bir sakız çiğneyin, şeker yiyin ya da nane kokusunu içinize çekin. Böylece beyninizin “Yapabilirim!” dediğinizi duyabilirsiniz.
Nane kokulu yerlerde titizlik gerektiren işlerde çalışan insanların daha iyi performans gösterdikleri bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. Araştırmaya katılanlar arasından nane kokulu yerlerde çalışanların, kokusuz yerlerde çalışanlara göre, daha az yazım hatası yaptıkları ve alfabetik işlemleri daha çabuk gerçekleştirdikleri görülmüştür.
Tedavi amacıyla; detaylara olan dikkatinizi arttırmak için, zihninizi dinlendirmek için ya da kilo vermenize yardımcı olması için kokuların kullanılması, aromaterapinin uygulama alanına girer. Aromaterapi, güzel kokuların ciğerlere çekilmesi ya da cilde sürülmesiyle uygulanabilir.
Bazı esanslar, gevşeme ve zihinsel rahatlama gibi biyolojik tepkilerin oluşmasını sağlayan beyin aktivitelerini uyarır. Yakın zamana kadar aromaterapinin yararlarını destekleyen fazla kanıt bulunmuyordu. Ancak yapılan araştırmalar sonucunda, artık aromaterapinin psikolojik ve fiziksel sağlık için gerçekten faydalı olabileceği görülmüştür.
Üstteki model ne güzel değil mi? Saçınız uzun ve toplayamıyorsanız,böylesine şık ve çiçek desenli saç bantları ile şekil verebilirsiniz.
Aldığımız saç tokalarını da kullanalım artık,üstlerinden lastiklediğimiz saçlarımızla da dış mekana çıkabiliriz. ( Bu model genç kızlara daha çok yakışmaz mı ? )
Pırasa saçlarınız varsa ( bknz. ) küt model çok yakışır.Yüz tipinize uyan bir model muhakkak bulabilirsiniz.İster uçlarını dalgalı fön çekersiniz,ister ıslak görünüm verirsiniz.
kulak altından toplayıp,kalanları salabilirsiniz.
İşte üzülmeye,can sıkmaya gerek var mı? Hiç yok... Seçeneklerin bol olduğu bir dünyada,herşey bizler için...
Biliyorum,sıkıldınız hep aynı yazıyı görmekten...
Son haftalarda, etrafıma baktığımda herkeste inanılmaz bir koşturmaca,zamanla yarışmaktan hali kalmamış bedenler ve bunlara rağmen halen süren iş yoğunlukları görüyorum....
Ben de o gruptayım,2-3 hafta daha maximum enerji ile çalışabileceğim günlere henüz hazırlanırken, "biraz daha dolaşalım ,hazır buradayken" dediğinizi duyar gibiyim...
Öyleyse,
bakmak isterseniz diye kısayollar oluşturuyorum hemen siz sevgili misafirlerime...
Alışveriş merkezinin kalabalıklığından iyice bunalan Ebru kendini dışarı atmıştı.Tertemiz oksijenle kendisine gelmiş ve eve dönmeye karar vermişti.Arabasını park yerinden çıkarırken birden sol tarafta park için bekleyen arabaya çarptı.Arabanın sol ön ışık camları kırılmıştı,adam da sinirlenmiş " niye dikkatli olmuyorsunuz bayan" diye bağırmaya başlamıştı...
"Tüm masrafları ben karşılarım,bugün oldukça dalgınım kusura bakmayın" diye ortalığı yatıştırmaya çalıştı kız."Mailime gerekli hesap bilgilerinizi yollarsanız size tüm masrafı gönderirim dedi ve kartvizitini uzattı.
Yaşanan bu olayın üzerinden 3 ay geçtikten sonra çiftimiz birer sevgili olmuştu.Ender, Ebru'nun ılımlı havasından etkilenmiş oracıkta aşık olmuştu.3 ay sonra Moda sahilinde buluştuklarında Ebru sevgilisine kendisine ait bir sırrı söyledi...
- İşitme kayıplı olduğumu anladın mı sevgilim?
- Nasıl yani?
- ( Ender büyük bir şok yaşamaktadır. ) Eee, ben bunu nasıl farketmedim ki? Hem çok güzel konuşuyor,hem de anlıyorsun.Buna inanmak zor şimdi hayatım yaaa.
- Sen benimle o ilk olaydan sonra hep normal konuştun,yüksek sesle ve panikle konuşsaydın o zaman sırrım ortaya çıkardı :)
Ender, o güzel sahilde hemen diz çöker ve Ebru'ya evlenme teklif eder.
İşitme kayıplı sevgiliniz / çocuğunuz / arkadaşınız / kardeşiniz olabilir. Doğaldır da...
Konuşurken,normal ses tonunda ve tane tane konuşmanız çok işe yarayacaktır.Yüksek sesle,el kol hareketleri ile ve aşırı dudak hareketleri ile iletişim kurarsanız; hem kendinizi komik duruma düşürmüş olursunuz hem de karşınızdakini korkutmuş olursunuz.
Hayat herşeyin normal seyrinde yaşanmasıyla güzel...