26.12.2010

Şükür Dansı..


Dün , İstanbul'dan dönüşümüz tam akşam ezanı vaktine denk geldi.Çoban Mustafa Paşa Camii yanından geçiyorduk ve yine kuşların gösterisi başlamıştı.Çekildik bir kenara,başladık seyretmeye...


Onların bu gösterisinin altında yatan sebebi hep merak etmiştim.Cami'yi yaptıran Bosnalı Çoban Mustafa Paşa ile bir ilgisi var sanırdım.Taa ki bu kuşların gösterisinin sadece buraya ait değil,ülkenin birçok yerinde olduğunu öğrenene dek...

"Ankara Mogan Gölü'ndeki sazlıklardan, şehrin değişik bölgelerindeki çöplüklere beslenmek için gidiyor, gün batımına doğru yuvalarına dönüyorlar. Sazlıklara iniş yapmadan önce de kızıl ışık eşliğinde dans etmeye başlıyorlar. 

Amaçları, yol kenarlarında durup kendilerini izleyen insanoğluna görsel bir şov sunmak değil. Karınlarını doyurup birbirlerine kavuşmanın heyecanını yaşıyor, başlarını sokacak bir yuvaya sahip olmanın şükrünü eda ediyorlar aslında."


O ahenk ve uyum içinde süzülüşleri insanı hayrette bırakıyor her seferinde...Onların bu gösteri sebeplerini öğrendikten sonra,daha hüzünlü izliyorum artık onları...
Kuşlar bile böylesine güzel ifade ediyorlarsa şükürlerini,
                          bir gün bile unutmayıp yapıyorlarsa görevlerini.....

Kendime dönüp bir kez daha bakmalıyım....


© Fotoğraflar ve haber Ali Ünal / Zaman
Pin It!

23.12.2010

Yüksekten bakanlar...

® picture by Tim Cayne


Yüksekten bakan gözlerin,ortaya döktüğü portfolyaya bakmak iç yağlarımı eritiyor :) Beni facebook'tan takip edenler bilirler,yükseklik videolarını paylaşmayı ne çok sevdiğimi.


Oturma odama deyim yerindeyse bir yıldır duvar tablosu arıyorum.İçime sinen sadece, derinlik ve yüksekten bakanlar konulu fotoğraflar/tablolar...

Elbette şu meşhur "Lunchtime atop a Skyscraper" resmi değil aradığım.İçinde pastel tonlar da olan,belki çocuksu,belki uçan çocuk ve aşağıda görünen yeryüzü { uuuuwww } ...

Yani artık sıkıldım tablo aramaktan, "işte aradığın bu delfina" diyebileceğiniz, o uçurucu tablo önerilerinizi merakla bekliyorum...Haydi bakalım...
Pin It!

19.12.2010

Mad Men ~ The Summer Man

® photo by amctv


Mad Men 4.sezon 8.bölümünde; Don Draper'in dağılan hayatına ışık tutacak gibi görünen Dr.Faye Miller ile yemekteki konuşmaları çok güzeldi.

İlerleyen bölümlerde Don'ın hayatında ne kadar yer kaplayacağı bilinmez ama akıllı ve başarılı kadınların bir takım erkekleri etkilemesinin pek mümkün olmadığı malum.

® photo by amctv


Don;
İstediklerini nasıl yaptırıyorsun?


Faye;
Hani Ezop'un, rüzgâr ve
güneşle ilgili bir masalı vardır.

Rüzgâr ve güneş,
...bir gezgine ceketini çıkarttırma
konusunda iddialaşırlar.

Rüzgâr tüm gücüyle
adamın üzerine eser, ancak,

...adam bu kez ceketine
daha da sıkı sarılır.

Sonra güneş adamın üzerinde
parıldamaya başlar,
...hava gittikçe daha da ısınır.

...ve gezgin...
...ceketini çıkarıverir.

Don;
Buradan çıkaracağımız ders nedir?


Faye;
İncelik, nezaket
ve ikna gücü kazanır.

Kaba kuvvet ise kaybeder.

 
 
 
Pin It!

14.12.2010

Arnavutköy...


Ben bazen, kaybolmayı seviyorum...
Karanlıklarda değil,ışığın en güzel vurduğu yerlerde...


O vakitler, ahşabın katmanlığı,kokusu ve dokusu bile bulunduğum yeri daha çok sevmemi sağlıyor...


Çok değerli dostum Güngör ile, ara sokaklarda kaybolurken,mavinin gürültülü hali vantilatör,gökyüzünün bulutlu hali ise üzerimize gölge idi...


İşte ben,
şehirde,
beni bekleyen süprizlerin arasında kaybolmayı severim...


Kumaşlar,tablolar,yağlı boya dükkanları,halılar...Beni bekler en vakur haliyle...


Şimdilerin cam mimarisinin kimseye birşey katmadığını daha iyi anlamamızı sağladı Arnavutköy evleri.Çok yüksekteydi hepsi,dokunamadım o şaşalı işlemelere...


Evlerdeki eski ve yeni olanı kıyaslamak bana düşmez ama acaba en çok hangisi mutluydu diye merak etmeden de duramam...


Sükunet,huzur....Bu olsa gerek.


Arnavutköy'ü ardımızda bırakırken,bunca yıldır keşfetmemekte ne ayıp ettiğimizi bir kez daha anladık...


Yine geleceğiz Arnavutköy,yine...
Pin It!

12.12.2010

YetmişSekiz...





Mutfak kapımın aralığı....
Tam 78 cm...

Yandan baktığımda daracık, ortadan baktığımda oldukça geniş görüyorum.Bu kapıdan kaç kez girip çıktığımı,her girişimin beni mutlu edip etmediğini sorgularken buluyorum kendimi...

Bazen tencereleri yarıştırırken,
3-5 çeşit aynı anda pişerken bir bakıyorum 78 dk bitmiş,
tüm işim sona ermiş ve çıkıyorum o kapıdan...

Hep ezbere yaptığım şeyleri yaparken,ne pişirdiğimi farketmediğim zamanlar,o kapıyı daracık görüyorum...

Sıradışı, farklı şeyleri yoğurmak,una bulanmak,belki de boyamak var ise günlük ritimde,mutfağımın ve gönlümün genişlediğini görüyorum...

Kestane püresi hazırlamak,Mine'nin o kurabiyeleri gibi yapabilmeye çalışmak,dün gecenin mutlu ve huzurlu geçmesini sağladı.Kermes için yapılan kurabiyeleri kutuya sıralarken saydığım kurabiye adedi de 78 idi.


Kapıda ve tabaktaki 78'lerle güzel bir uyku çekmeye hazırlanırken,5 yıl önceki şahane tarif için Mine'ye ve güzeller güzeli Tantitoni teneke kutum için Gokche'me teşekkürlerimi yolluyorum....
Pin It!

20.09.2010

Akdamar Adası'nda Tarihi Gün { Van Haberleri I }

“…………………………..

ay dolanır geceye, kıpkızıl kan gibi
bulut geçer üstümden, örter beni tül gibi
sevdanın çölündeyim, ıssızlığın gölünde
yolumda ışığım ol; ah tamara...

dokunamam ki tenine, yasaksın bana
sana giden dikenli yollar, tuzaksın bana
aşımsın ekmeğimsin, sevapsın bu canıma
yolumda ışığım ol; ah tamara...” Yücel Arzen


Van’daki Akdamar Kilisesi’nin efsanevi Ermeni Güzeli, Tamara’nın sevgilisinin umutsuz çığlıklarını anlatır yukarıdaki güzel şarkı. Her gece sevgilisine kavuşmak için heyecanla adaya yüzer bir anlık da olsa o güzelim yüzünü görebilmek için, ta ki Tamara’nın babası, Keşiş’in bir gece Tamara’nın yaktığı ateşi söndürene kadar.. Son sözleridir suda aşkı için boğulan gencin: Ah Tamara!



95 yıl izin verilmez Ermenilerin çok kutsal saydığı bu adada ve kilisede ayin yapılmasına. Bugün binlerce Ermeninin hayallerinin gerçekleştiği, belki de annelerinin, anneannelerinin bu hayale ulaşamadan bu dünyadan göçüp gitmesinin de acısıyla daha duygulu, daha hassas bir gün yaşandı Van’ın turkuaz sularının keyifli bir tekne yolculuğu sonunda sizi götüren Akdamar Adasında. Ben de öğretmenlikte ilk görev yerim olan memleketimin güzel diyarı Van’da bu tarihi güne şahitlik etme fırsatını buldum.

Akdamar Adası’na Van’a 45 km uzaklıkta olan yemyeşil Gevaş ilçesinden sık sık kalkan teknelerle ulaşılıyor.



Teknenin kalkmasıyla manzara sizi tüm görkemiyle büyülüyor ve sürekli kendinize “Burası gerçekten Doğu’da bir yer mi?” diye soruyorsunuz. Yaklaşık 20 dakikalık keyifli bir yolculuktan sonra Akdamar Kilisesi’nin en tepede heybetli duruşuyla şaşkınlığımız ve beğenimiz daha da artıyor. Elbette daha sonraki şaşkınlıklarımızın başlangıcı oluyor bu.


Yukarıya tırmandıkça manzara bizi daha da büyülemeye başlıyor. Kiliseye ulaştığımızda binlerce Ermeni yapılacak ayin töreni için heyecanla bekliyordu. Daha sonra Ermeni Patriği vekili Aram Ateşyan’ın ruhani gelişiyle tüm Ermenilerde hareketlilik başladı. Dinin binlerce insanı birleştirmesinde ne kadar büyük ve etkili bir olgu olduğunu bir kez daha anladım herkesin bir adım yanına yaklaşabilmek için verdiği çabayı görünce..



Yapılan ayin süresince tüm Ermeniler mum yakarak ve ellerini semaya kaldırarak hep bir ağızdan dua ettiler. Etkilenmemek mümkün değildi böyle bir ortamdan. Orda toplanan herkes ayin sonunda dünyanın dört yönüne dönerek barış duası yaptı.



Önemli bir tarihi olaya tanıklık etmenin ve böyle etkileyici mistik havayı solumanın verdiği keyifle adadan ayrıldık ardımızda binlerce Ermeni’nin sevinçlerini duyumsayarak..

euphoric








Pin It!

18.09.2010

Dokunma sinir uçlarıma...



Önceleri sesi kuş sesi sandım.Kuş cinslerini araştıracaktım nerdeyse ki bir de baktım basbayağı daktilo sesi....

Bir haftadır,sol kulağımda daktilo sesi...

tik tik takkırtat.tak tak takır takır tik tik takırt.
tik tik takkırtat.tak tak takır takır tik tik takırt.
tik tik takkırtat.tak tak takır takır tik tik takırt.

Bankacı olup bu sesden mahrum kalmam elbette imkansızdı.Evet,daktilolar eski devirde kaldı,kullanılmıyor ama bizim katta var 2 tane,zaman zaman kullanıyoruz mektup yazmak için :)
Yani bankacı olduğum için mi duyuyorum bu sesi ben şimdi.

Atm'lerin 7/24 sloganı gibi sol kulağımdaki çınlama 7/24 sürüyor. Bu yaşıma dek böyle sinir eden ,çıldırtan çınlamayı ilk kez yaşıyorum. Bir kere inek sesi duyduğumu, bir kere de çocuk ağlama sesi duyduğumu anlatmışım...

Ya bi sus diyorum,yaz yaz bitiremedin ne yazıyorsan.

Kulağımdaki insan şeysi daktilodan vazgeçemeyen biri.. Eyvahh,bu daktilonun sahibi bir yazar mı yoksa.

Eğer romana yeni başladıysa vay halime vay...

"Düşünce gücüyle Tedavi" kitabının yazarı Louise L.Hay der ki;

Kulak Çınlamasının sebebi; Dinlemek istememek. İç dünyanın sesine kulak tıkamak. İnatçılık.

Tedavi cümlesi; İç dünyamın sesine sevgiyle kulak veriyorum. İçinde sevgi olmayan her şeyden kendimi arındırıyorum. Kulak(lar) Duyma kapasitesini simgeler. Sevgiyle dinliyorum.
Pin It!

17.09.2010

Uçak Katpostalları...




Annemle babam,Almanya'dan kart yollardı sürekli.Okumayı yeni öğrenmeye başladığım halimle,onların yazılarına dokunmak,okumak beni çok sevindirirdi.

Bazı gereksiz meraklarımdan biriydi,bu şahane uçak fotoğrafları nasıl çekiliyordu.Uçağın camı fotoğrafa yansımamış,e adam başını çıkarıp nasıl çeksin derdim hep.Uçaklar nasıl çarpışmıyordu bir fotoğraf için diye zihnimin sorular hanesine küreklerdim yığınla.

Bugün,bilgi küpü dostum Wise'den öğrendiğime göre hava fotoğrafçılığı diye ayrı bir alan varmış.Makinanın shutter speed { deklanşör kapanış hızı } ayarları sayesinde etkili fotoğrafların yakalandığını söyledi.

Tabii 30-40 yıl önce de,makinalarda bu özelliklerin bile var olması beni şaşırttı.Analog fotoğraf makinalarını bas-çek modunda sanırdım ben.Çoğu özellikleri ile analog makinaların dijitallerden daha önde olduğunu söyledi.Gerçi şimdilerde dudak uçuklatan fotoğraflar için neye gerek olduğunu da söyledi wise;

"Tabii günümüzde daha kolay bir yöntemi var: Uçağı yerde çekersin, sonra bunu kadrajlayıp bir gökyüzü resminin üzerine photoshop'ta yapıştırdın mı, kaliteli cihaza mihaza gerek de kalmaz! :))"






İşin şaka kısmı bir yana, uçaklar kavuşmayı simgeliyor.İçindekiler bir şekilde ya sevdiğine,ya işine ya da topraklarına gidiyor.

Bu akşam,kocaman yaz tatilini güneyde geçiren yakışıklı oğlumla kavuşma zamanımız.Tek başına uçacağı 2. uçuş bu.

İyi uçuşlar oğlum,hosteslere çapkınlık yapmadan uslu uslu gel tamam mı :)
Pin It!

14.09.2010

Kokusu güzel toprağımın,özleyişim ondan...



Evime geri döndüm...

İşime,dostlarıma...

Ardımda bıraktığım güzellikleri geride bırakmış olmanın sersemliği var üzerimde hala.
Ruhum mu orda,bedenim mi çözemiyorum...




En zoru,her seferinde düzene alışmak.

Bir arkadaşım bir keresinde demişti ki, "yüzün kireç gibi bembeyaz oluyor döndüğünde,oysa mutlu olmalısın cebinde biriktirdiklerinden ötürü"...Yıllardır gurbetteyim,dönüşün ilk 10 günü hep zor olmuştur benim için.



Huzur,sükunet,mutluluk,aile,aile,aile...

Ahh Muğla ve İstanbul yanyana olsaydı n'olurdu sanki.

Püfff...
Pin It!

2.09.2010

Hayat tarzları...



Sürdülen hayat tarzları ile ilgili herşey,senin de benim de ilgimi çekiyor.Odun parçası,duman kokusu,horoz sesi,toprağın ıslaklığı ile yaşaman,seni hayata bağlıyor.Hani sen dedin ya, şu esen rüzgarın kokuları bile baş döndürmeye yeter diye,bazen rüzgara kayısı kokusu, bazen tütün kokusu bazen de tüm çiçeklerin kokusu karışıyor dedin. Hepsini farkediyorsun,hepsi güzel geliyor ya sana bazen merak etmiyor değilim köy yaşamını...

Bir de köy yaşamında zaman yok diyorsun ya,ben bilemiyorum onu nasıl öyle tanımladığını.

Bilemiyorum çünkü,ben medeniyette yaşamayı,herşeye hemen erişmeyi,kalabalığı,modern mobilyaları,modern yaşam alanlarını seviyorum.Etrafımı saran cam yapılar,koloniler,en yeni teknolojik aletler beni hayata bağlıyor.Hani demiştim ya,avmlerde gezerken burnuma çeşitli parfüm kokuları,havaalanı koşturmasında duyduğum steril kokular,bazen de internetten sipariş ettiğim "24 güllü vazo"mdan gelen kokular...Belki sen de merak ediyorsundur bu yaşamı...

Zamana yetişemiyorum,24 saat yetmiyor diyorum ya,sen bilemiyorsun onu nasıl öyle tanımladığımı...



Geçenlerde sana, üstteki fotoğrafta ne görüyorsun dedim.Sen de ; "Üstünü kireç tutmuş bir çeşme" dedin...Oysa ben; çeşmeye yansıyan o cam duvarın ihtişamını görüyorum,bana modern hayatta olduğumu hisettiriyor...

İşte 2 farklı hayattayız, sen de ben de mutluyuz ya,annem ondan seviniyor zaten.Mutlu ve huzurlu hayatlara sahip oluşumuz annemi mutlu ediyor...

Nerden bilsin içimdeki çocuğu?
Nerden bilsin çift karakterli Delfina'sı olduğunu...
Pin It!

28.06.2010

Zeytinyağı damla damla,yanında minik hediyesiyle...


Uzun yaz günlerinin enerji veren,besleyen leziz zeytinyağı, sofralara konuk olmaya devam ediyor.Yüreği sevgi dolu bir babanın ürettiği zeytin ağaçlarından gelen bu şifa damlaları lezzetiyle,tadıyla herkesi büyülemeye devam ediyor...

Siz de tadın...Üstelik her 5 lt'lik zeytinyağı siparişinizde, 4.90 TL değerindeki saf zeytinyağı sabunumuz bizden hediye olsun...

Bilgi ve sipariş için mail atabilir,daha fazla şey öğrenmek için buraya göz atabilirsiniz.


Pin It!

23.06.2010

Parça...



Ucundan kopan parçanın gittiği yer belli değil,
şu var ki, kainatta süzülüyor...

Bir yağmur damlası,
kırık bir kalp de
olabilir o parça...

Varması gereken yolu olduğu için kopuyor zaten.
O yola varana dek,ya sükut ya da isyan...

İnsan kendisi için neyin en iyisi olduğunu bilmez mi?
Pin It!

20.06.2010

Babamdan öğrendiğim...



Baba deyince aklıma , sadece kendi babam geliyor...
Oysa etrafa baktığımda ne çok "baba" var.Kardeşim de baba mesela,en yakın arkadaşımın eşi de.

Ama işte biz 4 kardeş, "baba" merhameti,sevgisi ve şefkati ile yoğurulduğumuz için sadece kendi babamı anımsıyorum.

36 yaşındayım,ne zaman gitsek kendi topraklarımıza,kahvaltıda zeytinlerimizin çekirdeklerini çıkaran,yumurtamızın kabuklarını soyan,gece uyumayıp üstümüzü örten,merhamet yığını biri var başımızda.

Sanırım onun en çok duygusal oluşu etkiliyor beni.Hislerimi,düşüncelerimi süzgeç olmadan yüreğinde hissettiği için onun varlığından güç alıyorum.


Yüzlerce mektupların arasında kaybolduğum günlerin birinde,anladım ki insanı ayakta tutan,hayata bağlayan şey; sevmek ve sevildiğini bilmekmiş.

Gözümü kapattığımda,aklıma gelen her karede,mutlu çocukluğumu,sevgi dolu yemek sofralarımızı,fotoğra çekilirken babamın saçlarımızı hep tarayışı,hiç olumsuz kelime kullanmadan ömrümüzü sürdürüşümüzü görüyorum.Hani hep deseydi,"para yok,sizinle ilgilenecek vaktim yok,şu azıcık zamanı da kendime ayırayım cümleleri sıralayan babalardan olsaydı ne çok icimiz acırdı şimdi...



O yüzden,biz insanlığı,sevgi dolu yaşamayı,her şartta mutlu olabilmeyi hem annemden hem babamdan gördük.

Allah'a içten yakarışlarımda,"ömürleri uzun upuzun olsun,torunlarının torunlarını görsünler sağlıcakla " cümleleri var hep.


Babalar günün kutlu olsun canım babam,euphoricle , hürmet ve özlemle öpüyoruz seni...
İyi ki bizim babamız,iyi ki bizim idolümüzsün...
Pin It!
Related Posts with Thumbnails
01 09 10